Filmler Yüzünden Yanlış Bildiğimiz Uzay Gerçekleri



Özellikle Hollywood filmleri yüzünden, evrenimiz hakkında bazı şeyleri çok yanlış biliyoruz. Filmlerde olan ve aslında öyle olmaması gereken bilimsel gerçekler aşağıda.


1. Uzayda elbisesiz kalırsanız havaya uçarsınız

Bundan sonra bahsedeceğim pekçoğu gibi, bu yanlış bilgi de Hollywood filmlerinin bir marifeti. Bu filmleri yapanlar, bilimsel gerçekliğe yakın filmlerin sıkıcı olacağını düşündüklerinden olsa gerek, gerçekleri eğip bükmekte hiç sakınca görmüyorlar. Filmlerde koruyucu bir elbise olmadan uzaya atılan insanların parça parça olduğunu görebilirsiniz. (Parçalanma katsayısı filmin hasılat beklentisi ne kadar yüksekse o kadar artar.)
Elbette uzaya atılmak insanı öldürür. Ama vahşi bir şekilde havaya uçurarak değil. Bir insan boşluğa atılırsa, 30 saniye kadar hayatta kalabilir ve kalıcı hasar olmadan iyileşebilir. Yani filmlerdeki gibi ani ölüm olmaz. Bunu doğru olarak gösteren tek film, 2001: Bir Uzay Macerası filmidir.
2. Güneş bir ateş topudur
Güneş aslında yanmıyor, sadece parıldıyor. Bu önemsiz bir ayrıntı gibi görünse de, Güneşin yaydığı ısı ve ışık yanma şeklinde bir kimyasal tepkime değil, nükleer bir reaksiyondur. Filmlerde sürekli ateş topu olarak gösterilmesi, bu yanlış izlenimi kuvvetlendiriyor. Güneş demişken bir sonraki madde ile devam edelim...
3. Güneşin rengi sarıdır
Herhangi birine Güneşi çizmesini söylerseniz, muhtemelen eline hemen sarı bir kalem alacaktır. Küçüklüğümüzden beri hepimiz Güneşi sarı çizeriz ve bu bize son derece normal gelir. Normal, çünkü Güneşe baktığınızda sarı gibi görünür.

Ancak bu "normal" bize dünyanın atmosferinin bir oyunudur. Uzaydan çekilmiş bazı fotoğraflarda da Güneşi sarı gördüğünü söyleyenler olacaktır. Bu da doğrudur ama resimlerin üzerinde oynanmıştır. Detayları görebilmek için astronomlar resimleri biraz renklendirirler.


Ancak, gerçekte Güneşin rengi beyazdır. Yakınınızda bir astronot varsa sorabilirsiniz :)


Aslında Güneşi uzaydan görmeden de rengi tahmin edilebilir. Yıldızların rengi sıcaklıklarına bağlıdır. Nispeten soğuk yıldızlar kahverengi/kırmızıdır. Isındıkça renk değişir. Birkaç bin Kelvin sıcaklıktaki yıldızlar kırmızıdır. Spektrumun öbür tarafında ise 10,000 Kelvinden daha sıcak yıldızlar vardır ve bunlar da mavidir. 6000 Kelvinlik yüzey sıcaklığı olan Güneş ise bu spektrumun ortalarında yer alan, beyaz renkli bir yıldızdır.
4. Ayın karanlık tarafı vardır
Ayın bir tarafının karanlık olduğuna dair bu efsane, Dünya ile Ayın yörüngelerindeki kilitlenme yüzünden Ayın bir yüzünün sürekli olarak Dünyaya dönük olması gerçeğinden kaynaklanıyor olabilir. Ayın bir yüzünün sürekli Dünyaya dönük olması, Güneşe de hep aynı tarafının dönük olduğu anlamına gelmez. Dünyanın ve kendisinin etrafında dönerken bütün yüzeyi Güneş ışını almaktadır. Bu konuya "Ay Hakkında 10 Temel Bilgi" yazımda da değinmiştim.
5. Uzayda ses
Uzayda ses konusunu hemen hemen bütün filmler yanlış uygulamaktadır. Uzayda ses dalgalarının yol alabileceği hava ya da başka bir gaz yoktur. Yine 2001: Bir Uzay Macerası filmi, bu gerçeği doğru yakalayan çok az sayıda filmden biridir. Tüm zamanların en iyi bilimkurgu filmlerinden biri olan bu film, sırf bu yüzden bazı izleyicilere sıkıcı gelmiştir. Filmin pek çok sahnesinde tam bir sessizlik hakimdir (bazı sahnelerde giren Strauss'un Mavi Tuna'sını saymazsak).

Elbette evrenin başka yerlerinde ses olmaması diye bir şey sözkonusu değil. Atmosferi olan herhangi bir yere gittiğinizde sesler duyulacaktır. Ama örneğin Mars gibi az yoğun atmosferi olan yerlerde, sesler daha ince tonlarda duyulur. 


6. Asteroid kuşağından geçmek mümkün değildir
Rocky Ring of Debris Around Vega
Bu yanlış bilginin yayılmasının en büyük suçlusu Star Wars. İmparatorluk filosundan kaçan Han Solo, Millennium Falcon'u asteroid kuşağının tam içine sürer. Kurtulma şansı neredeyse sıfırdır ama müthiş pilotluk becerisi ile asteroidlerden kılpayı sıyrılmayı başarır. Etkileyici bir senaryo ama, tamamen palavra. Sizin de bir uzay geminiz olsaydı, aynını pek de zorlanmadan yapabilirdiniz.
Filmler uzayın büyüklüğünü olduğu gibi gösterseydi çok sıkıcı olurdu. Boş bir siyah ekran ve çok minik bir nokta (örneğin bir gezegen) seyircilerin pek ilgisini çekmez. Burada anlaşılması gereken nokta şudur; uzay inanılmaz derecede büyük ve boştur. Milyonlarca asteroid olan bir bölgeye girseniz bile, birine çarpmak için evrendeki en şanssız yaratık olmanız gerekir. Çarpma ihtimali astronomik derecede düşüktür.
Güneş sistemimizdeki asteroid kuşağını ele alalım. İçlerindeki en büyük parça Ceres'tir. Ceres'in çapı 950 km kadardır. Asteroid kuşağındaki en yakın asteroidlerin arasındaki mesafe dahi binlerce kilometredir. Bu kuşağın içinde herhangi bir şeye çarpma ihtimaliniz 1,000,000,000'da 1'dir. Günümüze kadar asteroid kuşağı içinden 11 insan yapımı mekik sorunsuz geçmiştir.
7. Uzayda hiç "yerçekimi" yoktur
Aslında "yerçekimi" dediğimizde dünyamızın bize uyguladığı kuvveti kastediyoruz. O yüzden, bundan sonra "çekim" olarak yazacağım. "Sıfır Çekim" terimi uzay ile ilgili bir konuşmada çok geçer. Sonuçta astronotların uzayda yüzer gibi hareket etmeleri sıfır çekim yüzünden değil mi? Aslında tam da öyle değil. Çekim gücü her yerde mevcuttur. Elbette uzaklığın karesi ile orantılı olarak azalır ama hiçbir zaman sıfır olmaz. Uzay istasyonlarında da her zaman bir "mikroçekim" vardır ama havada yüzmek için yeteri kadar azdır.

7. Yıldızlar arası kısa seyahatler
Işık hızını geçen (!) hızlarda seyahat edebilen Millennium Falcon (ya da diğer filmlerdeki gemiler) hyperdrive sistemi bozulunca, mecburen ışık hızının altında bir hızla diğer yıldız sistemine giderler. Hem de birkaç saatte!

Gerçek hiç de öyle değildir. Güneşe en yakın yıldız olan Proxima Centauri, 4.2 ışık yılı uzaklıktadır. Işık hızına çok yakın bir hızla bile gidilse, yolculuk en az 5 yıl sürecektir. Filmin süresi içinde 3-5 kere gidilebilecek bir yer değil yani...


8. Yaklaşan asteroidleri havaya uçurarak dünyayı kurtarma senaryoları

7 Scientific Facts That Will Ruin Movies for You1998 yapımı Armageddon'u çoğunuz izlemişsinizdir. Yaklaşık olarak Türkiye büyüklüğünde bir asteroid dünyaya yaklaşmaktadır. Normalde petrol arama için kazılar yapan Bruce Willis ve arkadaşları, asteroide uçar, çeşitli maceralar sonunda gövdesinde bir delik delerek havaya uçururlar ve dünyayı kurtarırlar.

Gerçek bilim ise böyle işlemez. Filmde saymakla bitmeyecek kadar çok hata var ama, bazı temel problemler filmi bilim açısından berbat bir yere koyuyor.


İlk gariplik, bu büyüklükte bir asteroidin son dakikada farkedilmesidir. Şu anda sadece NASA bile binlerce asteroidi takip ediyor ve dünyaya tehlike yaratabilecek olanları çok önceden belirleyebilir.


İkinci büyük gariplik ise boyutlar. Bu filmde bahsedilen asteroidin boyutları uçtan uca 1400 km civarında. Bu büyüklükteki bir asteroidin üzerine 243 metrelik (filmde 800 feet deniyor) bir çukur kazıp, burada bir nükleer bomba patlatmak, asteroid üzerinde bir çizik oluşturmaktan farklı olmayacaktır. Filme göre ise asteroid parçalara ayrılıyor.


Film o kadar yanlışlarla dolu ki, NASA içi eğitimlerde işe yeni girenlere seyrettirilip, içindeki 168 bilimsel hatayı bulmaları isteniyor.


9. Tek tip gezegenler


133946  Tatooine L
Bu da yine Star Wars filmlerinde çok yapılan bir yanlış. Bu filmlerde pekçok gezegenin ekosistemi bütün gezegen için aynıdır. Örneğin bir gezegen tamamen kar ile kaplıyken, bir diğeri tamamen çöldür.

Oysa bir gezegende canlılar yaşıyorsa, o gezegende dengeli ve karmaşık bir ekosistem olması zorunludur (dünyamıza bakınız). Aynı olması gerekmez ama örneğin dünyamız gibi kutupları buz, orta kısmı yaşama ve ekilmeye uygun topraklar barındıran bir gezegende bu denge sağlanabilmektedir. Her tarafı çöl, her tarafı kar-buz olan bir gezegende canlıların hayatta kalması çok zordur.


Ayrıca, her ne hikmetse tüm bu farklı gezegenlerdeki canlıların anatomisi insanlara çok benzemektedir. Birkaç makyaj hilesi ile farklı "ırklar" yaratılmaktadır. Aslında birbirinden bu kadar uzak gezegenlerdeki canlılar da birbirlerinden çok farklı olmalıdır.


10. Uzaydaki patlamalar


Hemen hemen tüm bilimkurgu filmleri bu hatayı yapar. Uzayda oksijen olmadığı ve alevler de oksijene ihtiyaç duyduğu için, bu filmlerde görülen patlamalar, alev topları vs. aslında tamamen hatalıdır.


Explosion2004


11. Işık hızından daha hızlı seyahat

1062881070-Warp SpeedEinstein'ın Özel Görelilik Kuramına göre bir cismi ışık hızına yaklaşan bir hızda hareket ettirebilmek için çok yüksek bir enerji gerekir. Işık hızı ile gitmek için ise teorik olarak sonsuz enerji gereklidir. Yani özetlersek ışıktan hızlı seyahat mümkün değildir. Filmlerdeki gibi, birkaç saatte bir yıldız sisteminden başka bir yıldız sistemine geçmek ancak filmlerde olur!

12. Yapay yerçekimleri


Pekçok bilimkurgu filminde, hangi uzay gemisine konuk olursanız olun, yerçekimi hep dünyadaki gibidir. Uzayın neresine giderseniz gidin, yerçekimi sabittir! Elbette bu hiç de mümkün değil. Bu gerçeği yakalayan nadir filmlerden biri tabii ki yine 2001: Bir Uzay Macerası filmi. Alttaki resimde, geminin kendi etrafında dönen bir platform sayesinde çekim oluşturması ve burada koşu yapan astronot görüntüleniyor.


2001 So Panorama 03


Merkezkaç kuvvetle yapay bir çekim oluşturmadığınız sürece, uzay gemilerinde her şey ortalıkta yüzecektir. Ama bunu gel de film yapımcılarına anlat...











KAYNAKLAR :
1) 10 Space Myths We Need to Stop Believing
2) 10 More Space Myths We Need to Stop Believing
3) Top 10 Errors in Science Fiction Movies
Filmler Yüzünden Yanlış Bildiğimiz Uzay Gerçekleri Filmler Yüzünden Yanlış Bildiğimiz Uzay Gerçekleri Reviewed by Fırat Tarman on Ekim 08, 2014 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.