Einstein hakkında bilmediğiniz 10 gerçek
Herkes Albert Einstein’ı dağınık saçlı, keman çalan bir dahi olarak bilmektedir. Ayrıca en sarsıcı teorilerini , çok saçma! olarak nitelendirilen fikirlerden türetmiş ve ispatlamış olduğu da biliniyor. Peki Einstein‘ın çorap giymekten adeta eğlenir gibi kaçtığını, Alman ordusunu tuşa getirip kaçtığını, sosyal toplantılardan red aldığını veya eğlenceli bir üçüncü sınıf denizci olduğunu da biliyor muydunuz?
1919’daki Güneş tutulmalarının gözlemlenmesiyle birinci sayfa haberi olmuş olmasaydı, muhtemelen adı bile herkes tarafından bilinmeyecekti. Ama neden? Einstein etkisi üzerinde tam manasıyla bir devrim yaptığı bilimsel alanların ötesine geçmiştir. Görelilik teorileri, Newton’un klasik evren görüşünü yanlışlamış, Aydınlanma etkisindeki sanat, politika, etik ve edebiyat görüşleri üzerinde de derin bir sosyal iz bırakmıştır. Dahası kendisinin keskin sosyal ve politik fikirleri sayesinde, – bunlar bile Einstein’ın çoğu zaman nüktedan, felsefi ve dolambaçlı sözleri ile kendini göstermektedir – aynı zamanda bir duvar posterine kadar indirgenen bir popüler kültür haline gelmiştir..
Ölümünden yaklaşık 30 yıl sonra yayımlanan kişisel notları ve yazıları ile kendisi hakkında artık çok şey biliyor muyuz? Bilinenler hiç tanışmadığımız, bizlerden çok daha zeki olan süper kahramanlarımızın gerçek birer insan olduğunu hatırlamamızı sağlıyor mu? Hakkında daha çok öğrendikçe, bu sıradışı adam hem kendisi hakkındaki hem de Dünya hakkındaki fikirlerimizin referans noktalarını değiştirecek, bu kesin..
1919’daki Güneş tutulmalarının gözlemlenmesiyle birinci sayfa haberi olmuş olmasaydı, muhtemelen adı bile herkes tarafından bilinmeyecekti. Ama neden? Einstein etkisi üzerinde tam manasıyla bir devrim yaptığı bilimsel alanların ötesine geçmiştir. Görelilik teorileri, Newton’un klasik evren görüşünü yanlışlamış, Aydınlanma etkisindeki sanat, politika, etik ve edebiyat görüşleri üzerinde de derin bir sosyal iz bırakmıştır. Dahası kendisinin keskin sosyal ve politik fikirleri sayesinde, – bunlar bile Einstein’ın çoğu zaman nüktedan, felsefi ve dolambaçlı sözleri ile kendini göstermektedir – aynı zamanda bir duvar posterine kadar indirgenen bir popüler kültür haline gelmiştir..
Ölümünden yaklaşık 30 yıl sonra yayımlanan kişisel notları ve yazıları ile kendisi hakkında artık çok şey biliyor muyuz? Bilinenler hiç tanışmadığımız, bizlerden çok daha zeki olan süper kahramanlarımızın gerçek birer insan olduğunu hatırlamamızı sağlıyor mu? Hakkında daha çok öğrendikçe, bu sıradışı adam hem kendisi hakkındaki hem de Dünya hakkındaki fikirlerimizin referans noktalarını değiştirecek, bu kesin..
10) Einstein biraz geç konuştu!
Einstein çocukluğunun geç dönemlerine kadar düzgün bir şekilde konuşamadı ve 7 yaşına kadar tutuk şekilde konuştu. Bu gerçeklik genellikle tekil bir şekilde fiziğe yatkın zekasıyla, müzik yeteneğiyle, belli rutinlerde diretmesiyle ilişkilendirilir hatta bazılarının Einstein’ın Asperger Sendromu olduğunu söylemesine sebep olmuştur. Bu sendrom otizm spektrumunda çocukluk sırasında dil ve davranış gelişimini etkileyen bir rahatsızlık..
Marie Curie ve Isaac Newton gibi bilimcilerin , Wassily Kandinsky ve J.M.W. Turner gibi sanatçıların da özelikleriini taşıyor olduğundan ölümü sonrası hakkında bir çok tespit yapılmıştır. Stanford’da ekonomist ve yazar olan Thomas Sowell otistik olmayan, geç konuşan üstün zekalı insanlar için “Einstein Sendromu” tanımını geliştirmiştir. Çocuk gelişim uzmanları için bu durum ise “asenkron gelişim” olarak biliniyor, bu durumda beynin belli bölgelerinin normalden çok daha hızlı diğer bazı bölgelerin ise çok yavaş gelişmesi gözleniyor.
Bir anektotta Einstein’ın söylediği bilinen “Şu ana kadar herşey düzenliydi” sözüne göre üzerine konuşmaya çok gerek yok ki Einstein ömrü boyunca inanılmaz bir görsel zekaya sahip çok zengin bir iç dünyaya sahip bilimci olarak akıllarımızda yer edindi bile..
9) Okulda hiç de başarısız değildi
Ünlü insanlar hakkında ironik gerçekler okumayı çok severiz. Konu Einstein olduğunda ise matematikten kaldığı , üniverisiteye giriş sınavlarından çaktığı ağızdan ağza dolaşır durur. Gerçekte ise Einstein matematik ve fizikte başarısız değildi , derslerini geçti ama bu yanılgının da bir sebebi var elbette. Eğitiminin bir yılında okul yönetimi notları ters çevirdi, yani en yüksek not A’dan F’ye çevrilince bugünkü biyografi yazarlarının da aklı karıştı 🙂
Einstein giriş sınavlarının ilkinden kalmıştı. Bunun da hiç de tipik olmayan sebepleri var. 15 yaşında henüz lise diplomasını almamışken Swiss Federal Institute of Technology (İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü)’ne başvuruda bulundu. Ancak okuduğu lise buradaki giriş sınavlarına yeterlilik verecek kadar Fransızca, kimya, biyoloji eğitimi vermiyordu. Fizik ve matematikten yüksek başarı göstermiş olduğu için üniversite lise eğitimi tamamlamak koşuluyla Einstein’ı okula kabul etti.
8) Sonu bilinmeyen bir kızı oldu
Zürih’teki üniversite yıllarında üst sınıflardan bir fizik öğrencisine aşık oldu. Mileva Marić onun ilk karısı olacaktı. 19. yüzyıl standartları göz önüne alındığında aralarında olan modern bir aşk ilişkisiydi. Einstein Mileva’ya “Dollie,” Mileva ise ona “Johnnie” lakabını takmıştı.
Marić o dönem üniversiteye kabul alan beş kadından biri olarak büyük bir sosyal baskıya maruz kalıyor ama direniyordu. Mezuniyetten sonra ise Einstein evlenemeyecek kadar fakirdi. Ayrıca Marić’in ailesi yaş farkından dolayı bu evliliği onaylamadı ta ki babası 1902’de ölene kadar bu tatlı çift için evlilik bir hayaldi.
Bu yılın Ocak ayında ikilinin Lieserl adında bir kızı oldu, Mileva çocuğu ailesinin evinde doğurdu ve çift bu çocuktan kimseye bahsetmedi, arkadaşlarına bile..Lieserl’in hayatı bugüne kadar bir sır olarak kaldı. Çoğu teori çocuğun aldırıldığını veya küçük yaşlarda gripten öldüğü üzerine kuruldu.
7) Çalkantılı aile yaşamı olan bir çapkındı
Einstein ve Marić çifti için ne kadar çok ortak yönleri olsa da ; işler iyi gitmedi çünkü bizzat Einstein’ın kendi mektupları Mileva’yı reddeder şekilde açık kaçamaklar ve ilişkiler yaşayan bir çapkın olarak gösteriyordu. Kuzeni ve metresi olan Elsa bir anda ikinci eşi oldu, ki Einstein aslında Elsa’nın kızıyla evlenmeyi düşünüyordu. Bu durum tüm aile bireylerini kafa karışıklığına itiyor ve rahatsız ediyordu. Elsa baba tarafından ikinci derece anne tarafından da birinci dereceden kuzeni oluyordu ve Einstein onu da aldattı ancak Elsa çok duyulmadığı sürece bu çapkınlıklara müsade etti.
Bu sırada boşanma masraflarını karşılayamadığından boşanamayan Marić ve Einstein çifti, Maric’in boşanma ve Einstein’ı eli kulağında olan Nobel ödülünün parasını kendisine vermesini talep eden davayı açmasıyla 1919 yılında boşandılar. Böylelikle Einstein biri şizofren olan iki oğlundan uzaklaşmış ve bakımlarını da Mileva’nın üstüne yıkmış oldu.
6) Berbat bir yıl yaşadı
1905 yılında Einstein uzay, zaman , kütle ve enerji ve modern fizik ile ilgili temelleri sarsacak nitelikte toplam dört çalışma yayımladı. Bunları yaparken henüz doktora çalışmasını sürdürüyordu ve patent ofisinde üçüncü sınıf bir memur olarak çalışıyordu.
Mezuniyetten sonra Einstein bir çok akademik kadro için başvuruda bulundu, ancak okullar art arda onu reddetti. Bu redlerin asıl sebebi ise Einstein’ın yanlışı olan Profesör Heinrich Weber’den referans mektubu istemesiydi. Profesörün derslerini Einstein düzenli olarak ekiyordu. Çünkü Einstein bu süreyi Annals of Physics dergisinde yayımlanacak olan dört büyük çalışması üzerine düşünmeye harcıyordu :
- “On a Heuristic Viewpoint Concerning the Production and Transformation of Light” adıyla yayımlanan kuantum teorisi ile fotoelektrik etki’yi açıklayan araştırması (daha sonra bu araştırma ile Nobel alacaktı)
- “On the Movement of Small Particles Suspended in Stationary Liquids Required by the Molecular-Kinetic Theory of Heat” ile deneysel atomların varlığını kanıtlıyordu.
- “On the Electrodynamics of Moving Bodies” özel görelilik üzerine kurulan matematik teorisini açıklıyordu.
- “Does the Inertia of a Body Depend Upon Its Energy Content?” çalışması ile de görelilik teorilerinin E = mc2.formülü ile kütle -enerji arasındaki bağıntıya yansımalarını açıklıyordu.
5) Bir rehin alma hadisesine aracılık yaptı
Einstein savaş karşıtlığını ve pasifistliğini aksiyona dökmeye çalışıyordu. 1914 yılında o ve 3 alman arkadaşı yalnız olmalarına rağmen uluslararası militarizme ve Birinci Dünya Savaşı’na girilmesini protesto eden deklarasyonu imzaladı. Bir çok arkadaşı zekasını savaşta kullanması gerektiğini öne sürerken Einstein bunu reddetti.
Savaş Almanya’yı bozguna uğratmış, sosyal olarak çökmesine ve borca girmesine sebep olmuştu. Kıyamet devam ederken Berlin Üniversitesi’nden bir grup radikal öğrenci rektör ve profesörlerin çoğunu rehin aldı! Hem profesörlerin hem de öğrencilerin saygı duyduğu Einstein ve Alman kuantum mekanikçi Max Born kendi başlattıkları savaş karşıtı sürecin sonucu olan bu öğrenci hareketini durdurmaya çalıştı. Naif bir şekilde öğrencilerin de kendisine karşı tavır alacaklarını bildiği halde. Şu an bu durum tartışılabilir tabi..
4) Nobel Ödülünü “Görelilik” ile kazanmadı
Einstein’ın bir devrim niteliği taşıyan özel görelilik teorisi (1905) yoktan var olmuş bir çalışma değildi. Zekası ile Henri Poincaré ve Hendrik Lorentz gibi bilimcilerin çalışmalarını sentezleyerek; James Clerk Maxwell’in ışık teorisi çalışması ile Newton fiziği arasındaki sürtünmeyi kaldırmayı başarmıştı.
1916 yılında yayımlanan genel görelilik çalışması ile de özel göreliliği resme bükülen uzaydaki ivme ve yer çekimi kavramlarını da dahil ederek tamamladı. Ne yazık ki, temel varsayımlarından birisini kanıtlamak yıllarını aldı – yer çekiminin mercekleme etkisi – . Bilimciler sonunda 1919 yılındaki güneş tutulmasını gözlemleyerek kabul ettikleri ışığın kırılması fenomeni, bir gecede Einstein’ı şöhret yaptı. Nobel ödülü için ise Einstein 3 yıl daha (1922) beklemek zorunda kaldı.
Einstein “Fotoelektrik Etki Kanununun Keşfi” ile ödülü almaya hak kazandı. Fotoelektrik etki elektrik yüklü parçacıkların (iyon veya elektronlar) bir maddeden saçılması ile ışık gibi elektromanyetik radyasyonların emilmesini açıklıyor. Işığın parçacık kısmının etkilerini çözen bu araştırmaya nazaran Einstein konuşmalarının çoğunu genel görelilik üzerine yapıyordu. Ancak o dönem ve takip eden bir kaç on yıl içinde bu teorinin önemini kavranamamıştı.
3) Eş zamanlı olarak buzdolabı icat etti
1920 yılında boyalardaki arseniklerden , borularda dolaşan gazlara kadar ölümcül kimyasallar listesi yayımlandı. Bu gelişmeler ile geleneksel buz kutularından elektrikli buzdolaplarına doğru bir geçiş oldu. Ancak metil klorid , amonyak ve sülfür dioksit gibi koolant kimyasallar açığa çıkarıyor evdekileri zehirliyordu.
Bu vakalar Einstein ve Macar fizikçi Léo Szilàrd’ı harekete geçirdi ve yalnızca bütan ,su ve amonyak gerektiren absorpsiyonlu soğutucuları dizayn etmelerini sağladı. 1930 yılında patentlenen cihaz, düşük sıcaklıklarda kaynayan sıvılara dayanıyor. Bütan rezervuarının üzerinde kalan borulardaki basınç düştüğünde, bütan kaynıyor ve çevresindeki ısıyı düşürüyor ve dolabı soğutuyor.
Einstein ve Szilàrd’ın soğutucusu, daha verimli rakiplere ve kloroflorokarbonların verimine yenildi.
2) Einstein’a İsrail Başbakanlığı Teklif Edildi
Bilimsel başarıları kadar politik görüşleri de Einstein’ı tanıtan ögelerden biriydi ama en az onlar kadar da kompleks görüşlerdi bunlar. Hayatı boyunca bir pasifist olan Einstein konu Nazi karşıtlığı olunca, Nazilerin nükleer zincir reaksiyonlar ile bomba üretme çalışmalarına karşı başkan Roosevelt’e aynı alanda çalışmalarını tavsiye eden bir mektup yazdı. Savaş sonrası da hidrojen bombasına ve nükleer sistemlerin gelişimine karşı çıktı.
1952’de Israel başbakanı David Ben-Gurion, Einstein’a yeni kurulan İsrail devletinin başkanlığını teklif etti. Einstein bu teklifi nazikçe reddetti. Ömrü boyunca nesnel olgularla ilgilenmiş olmaktan ve ilerleyen yaşından dolayı politika yapamayacağını söyledi.
1) Beyni ve Gözleri Çalındı
Einstein öldükten sonra yakılmak istemişti böylelikle ölüsü ve mezarı üzerinden para kazanacak fırsatçılara engel olacağını düşünüyordu. Dr. Thomas Harvey Princeton 18 Nisan 1955’de morguna girdiğinde bu isteklerin hepsi bir kenara atıldı ve bir süper-zekanın beynini hiç bir izin almadan çalışma fırsatı bulmuş oldu. Bir sinirbilimci olarak 1.2 kilogram ağırlığında Einstein’ın beyin örneği kaçırdı. Ölü fizikçinin gözlerini de çıkaran Thomas Harvey bunları Einstein’ın göz doktoru Henry Adams’a verdi. New York’ta bir güvenlik kasasında bugüne kadar saklandı.
Devam eden 43 yıl boyunca Dr. Harvey Einstein’ın beyin dilimlerini değişik yerlerde farklı zamanlarda ve şekillerde inceledi ve bu beynin çok zeki olmasının sebebini bir türlü keşfedemedi. Çok fazla yer değişikliği, fon yetersizliği ve uzmanlığın yetersizliği bunun sebebi olarak gösteriliyor. Daha sonra Dr. Harvey dahinin beynini Princeton’a geri bıraktı.
Kaynak: BilimFili.com, "Einstein hakkında bilmediğiniz 10 gerçek
Einstein hakkında bilmediğiniz 10 gerçek
Reviewed by Fırat Tarman
on
Mart 09, 2017
Rating:
Hiç yorum yok: