Tıbbi Görüntüleme Nedir?
Teknolojik
gelişmelerin en çok uyarlandığı ve ilerleme sağladığı alanlardan birisi de tıp.
Yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar bile doktorların teknolojik olanakları
oldukça kısıtlıydı. Özellikle insan vücudunun iç yapısını göstermeye yarayan
cihazlar yeteri kadar gelişmemişti.
En iyi bilinen görüntüleme yöntemi 1895 yılında Wilhelm ConradRöntgen tarafından bulunan X-Işını (Röntgen) cihazları idi. Geçtiğimiz 20-30 yıldaki gelişmeler ise tıp bilimini başka bir çağa taşıdı.
Tıbbi
Görüntüleme, en basit hali ile insan vücudunun iç yapısının çeşitli yöntemler
ile görülebilir hale getirilmesidir. Bu görüntüleri tıbbi teşhis ve tedavi için
kullanan tıp dalına ise Radyoloji denir ve her
geçen gün daha da önemli bir dal haline gelmektedir. Bu konuda uzmanlaşan
doktorlara da Radyolog Doktor denilmektedir. Radyoloji temelde tanısal radyoloji
ve Radyoterapi (ışınla tedavi)
olarak iki ana koldan oluşur. Ben, bu yazıda tanısal kısmı, yani görüntülemeyi
anlatacağım. Burada da doğrudan bir görüntü elde eden cihazları anlıyorum,
örneğin EKG gibi kalbin
elektriksel faaliyetlerini “resmeden” cihazlar kapsam dışında.
Bu tanım içine
giren temel cihazlar ; Radyografi Cihazları, MR Cihazları, Nükleer Tıp
Görüntüleme Sistemleri, Tomografi, Ultrason (ekokardiyografi dahil) olarak
sıralanabilir. Günümüzde bu cihazlar, tıp bilgisinin yanında, medikal fizik,
biyomedikal, elektronik mühendisliği ve bilgisayar mühendisliğinin karmaşık bir
sentezi ile üretiliyor. Medikal görüntülerin arşivlenmesi ve saklanması için de
özel protokoller ve sistemler geliştiriliyor.
Aşağıda
anlatacağım sistemler temel bazı görüntüleme cihazlarını kapsıyor.
Anlattıklarımın dışında da pek çok görüntüleme yöntemi ve cihazı var ama ben
hem daha yakından tanıdığım, hem de en çok tanınan cihazları anlatmayı tercih
ettim.
Radyografi
Cihazları
Radyografi
cihazları, x-ışınları kullanan cihazlar. Modern tıp tarihinde de ilk icat
edilen görüntüleme cihazları bunlar. En büyük dezavantajları X-ışını
kullanmaları ve bu ışının olumsuz etkisine hem hastaları hem de doktorları
maruz bırakmaları. Konvansiyonel Radyografi ve Floroskopi olarak iki ana kola
ayırabiliriz. Basitçe bir benzetme yaparsak, konvansiyonel radyografi vücudun fotoğrafını
çekmek, floroskopi ise canlı videosunu çekmeye benzetilebilir. Tomografi ve MR
tetkikleri çok yaygınlaşmasına rağmen bu teknikler de hala yoğun olarak
kullanılmaktadır.
Röntgen Cihazı (Bucky) |
Anjiyografi Cihazı |
Floroskopi Cihazı |
C-Kollu Floroskopi Cihazı |
Mobil Röntgen Cihazı |
Floroskopi,
gerçek zamanlı görüntüler almak için kullanılmaktadır. Burada verilen doz,
radyografiden çok daha az, ama süreklidir. Mide görüntüleme ve anjiyo en çok
bilinen örnekleridir. Görüntüleme için kontrast madde adı verilen ve iç
organların çalışmasını daha iyi gösteren yardımcı maddeler de kullanılabilir.
Bu maddeler kullanılan organa göre baryum, iyot veya hava olabilmektedir.
Floroskopi ameliyatlarda da yol gösterici olarak kullanılabilir. Bunlara örnek
olarak kemiğe çivi çakılması ya da kalp pili takılması gibi uygulamalar
gösterilebilir.
Radyografi, daha
çok bilinen adı ile röntgen, daha çok sert dokuların görüntülenmesinde (kemik
kırıkları, diş görüntüleme vs.) ve akciğer gibi organlarda lezyonların
belirlenmesinde kullanılmaktadır. Bazı durumlarda radyografide de kontrast
madde kullanılabilmektedir.
Radyografi cihazları çok çeşitlidir. Konvansiyonel röntgen (bucky), mobil röntgen, mammografi gibi cihazların tümü bu kategoriye girmektedir. Eski cihazlar doğrudan filme çeken (analog) cihazlar iken, günümüzdeki cihazlar dedektörleri sayesinde çektikleri görüntüleri doğrudan bilgisayara aktarmaktadır (dijital). Aslında analog sistemler de CR Cihazı (Computed Radiography-filmleri tarayarak dijitale çeviren sistemler) sayesinde dijitale dönüşebilmektedir.
Radyografi cihazları çok çeşitlidir. Konvansiyonel röntgen (bucky), mobil röntgen, mammografi gibi cihazların tümü bu kategoriye girmektedir. Eski cihazlar doğrudan filme çeken (analog) cihazlar iken, günümüzdeki cihazlar dedektörleri sayesinde çektikleri görüntüleri doğrudan bilgisayara aktarmaktadır (dijital). Aslında analog sistemler de CR Cihazı (Computed Radiography-filmleri tarayarak dijitale çeviren sistemler) sayesinde dijitale dönüşebilmektedir.
X-Işını kullanan
cihazların içinde bulunduğu odaların çok iyi yalıtılması gerekir. Bunun için
genellikle 2 mm kalınlığında kurşun levhalar ile odanın 4 duvarı, tavanı, tabanı
ve kapıları kaplanmaktadır.
Manyetik Rezonans
Görüntüleme’nin temeli, çok güçlü mıknatıs bir alan yolu ile insan dokusundaki
hidrojen moleküllerini polarize ederek ve uyararak algılanabilir bir sinyal
oluşturmalarınını sağlamaya ve bu sinyalleri yakalayarak görüntü elde etmeye
dayanır. MR cihazı, sadece hidrojen atomlarına etkiyen özel bir RF (Radyo
Frekans) darbe yayar. Sistem, bu darbeyi vücudun incelenmesi istenilen kısmına
yönlendirir. Darbe, o kısımdaki atomların protonları tarafından emilerek başka
bir yöne spin (dönü) yapmalarına yol
açar. Bu MR’ın “rezonans” kısmıdır. RF darbesi, protonların belirli bir
frekansta ve belirli bir yöne spin etmesini sağlamaktadır. Bu rezonans
frekansına LarmourFrekansı denir ve tetkik edilmekte olan dokunun özellikleri ile
manyetik alanın gücü baz alınarak hesaplanır. MR cihazı üç elektromanyetik
alanı birden kullanarak görüntüleme yapar;
Statik Alan : Hidrojen
çekirdeğini polarize etmek için çok kuvvetli (Tesla seviyesinde) bir manyetik
alan.
Gradient Alanı : Daha zayıf ve
düşük frekanslı (1 kHz civarında), uzaysal konum için kullanılan manyetik alan.
MR cihazının içinde iken duyduğunuz gürültüler, bu alan oluşturulurken çıkan
seslerdir.
RF (Radyo
Frekans) alanı : hidrojen çekirdeğini ölçülebilir sinyaller üretmesi için
manipule eden ve bu sinyalleri bir RF anteni ile toplanmasını sağlayan zayıf
bir manyetik alan.
MR cihazı,
aşağıda tomografi cihazlarında anlatacağım gibi 2 boyutlu kesit görüntüler elde
eder. Gereken durumlarda bu görüntüler birleştirilerek 3 boyutlu görüntüler de
elde edilir. Ayrıca modern MR cihazları 3 boyutlu bloklar halinde de
görüntüleme yapabilmektedir. Yine bu blokların birleştirilmesi ile 3 boyutlu
görüntüler elde edilir. MR cihazları x-ışını kullanmadıkları için bu açıdan
zararsızdır.MR cihazlarının manyetik alanı, sinir uyarılmalarına yol açabilirse
de (genellikle 3T MR cihazları), kuvvetli manyetik alanın uzun vadeli zararları
konusunda çok fazla veri yoktur. Bu açıdan tomografi veya röntgen
cihazlarındaki gibi kısıtlamalar olmadan bir hastaya istenildiği kadar MR
çekimi yapılabilir. Ancak yine de RF alanının dokuları ısıtması sonucu
olabilecek sağlık riskleri olabileceği gibi, kalp pili gibi vücut içi tıbbi
cihaz kullananlar için de manyetik alan çok ciddi riskler içerebilir. Bu
riskleri en aza indirmek için cihazların tasarımında ya da tetkik
protokollerinde gerekli önlemler alınmaktadır.
MR ve tomografi
değişik dokularda daha iyi oldukları için, her iki tekniğin görüntüleri
arasında farklar vardır. Tomografi’de iyi görüntü alınabilmesi için, x-ışınının
yoğun bir doku ile engellenmesi gerekir, bu nedenle kemik vb. dokulardaki
görüntü kalitesi iyi iken, ışına engel teşkil etmeyen yumuşak dokudaki görüntü
kalitesi daha zayıftır. MR görüntülemede ise hidrojen atomunun protonları
kullanıldığından ve hidrojen atomu da suda mevcut olduğundan, içinde su
bulunduran yumuşak dokular daha iyi görüntüler vermektedir.
Nükleer
Tıp
NükleerTıp, hem görüntülemede, hem de tedavide kullanılmaktadır. İzotopların belli
özelliklerini ve radyoaktif maddelerden yayılan parçacıkları kullanarak bu işlevler
gerçekleştirilir. Nükleer görüntülemenin diğer görüntüleme yöntemlerinden en
önemli farkı, fizyolojik bilgi vermesi, yani çekim yapılan vücut bölümünün
fonksiyonunu nasıl yerine getirdiğini ortaya çıkarmasıdır. Fonksiyonlara
yönelik bu bilgiler en başta onkoloji (kanser bilimi) olmak üzere nöroloji ve
kardiyoloji için önemli teşhis olanakları sağlamaktadır. Son zamanlarda çıkan
cihazlar ile birlikte yöntemler de çeşitlilik göstermekte ve bazen cihazlar
birbirine karıştırılmaktadır. Cihaz ve fonksiyonları kısaca aşağıdaki gibi
özetlemeye çalışıyorum;
Gama Kameralarda genelde
yarı ömrü nispeten kısa olan Iodine-123 gibi izotoplar kullanılır. Bu
izotopların vücutta biyolojik olarak aktif dokularda daha fazla yoğunlaşması,
tümör ve kemiklerdeki çatlaklar gibi sorunları ortaya çıkarmayı kolaylaştırır.
Fotonları algılayan kristaller ile elektriksel forma dönüştürülen veri, daha
sonra yükseltilip görüntüye dönüştürülür.
Sintigrafi’de
radyoizotoplar içilerek ya da damardan verilerek gama kamera tarafından iki
boyutlu görüntüleme yapılır.
SPECT (Single Photon
Emission Computed Tomography – Tek Foton Emisyonlu Tomografi), gama kamera
tarafından değişik düzlemlerde yapılan çekimlerin birleştirilmesi ile
oluşturulan 3 boyutlu bir görüntüleme tekniğidir.
PET (Pozitron
Emisyon Tomografi) görüntülemede Flor-18 gibi hızlı yarılanan bir izotop,
glikoz ile birleştirilip ortaya çıkan F18-fluorodeoxyglucose (FDG) maddesi
kullanılır. Vücuttaki aktivite dağılımı izlenerek tümör, metastaz veya
enfeksiyonlar açığa çıkarılabilir. PET görüntüleri, günümüzde tomografi ile
birleştirilerek kullanılmaktadır. Tomografi anatomik bilgiyi sağlamakta, PET de
aktiviteyi göstermektedir.
Yukarıda
belirtilen görüntüleme teknikleri ile cihaz adları bazen karıştırılmakta ya da
yanlış kullanılabilmektedir. Bunlara göre nükleer tıpta kullanılan cihazlar
aşağıdaki şekilde listelenebilir;
Gama Kameralar : Kullandığı
görüntüleme tekniğine göre Sintigrafi ya da SPECT Kamera olarak adlandırılsalar
da, cihazın genel adı Gama Kamera’dır. Tek ve çift dedektörlü modelleri
bulunmaktadır. Artık üretilmeyen 3 dedektörlü modeller de bulunuyordu.
Gama Kamera |
PET Cihazı : PET tekniğini
kullanan ve tomografi gibi yuvarlak bir açıklığı (gantri) bulunan cihazların
genel adıdır.
PET/CT veya PET/BT :
PET cihazı ile Bilgisayarlı Tomografi (BT) cihazını birleştiren bu cihazlar
ülkemizde de son yıllarda yaygınlaştı. Genellikle kanser taramasında
kullanılıyorlar. Yukarıda bahsettiğim gibi, PET cihazı fonksiyonel verileri
toplarken, tomografi cihazı da anatomik bilgiyi veriyor. Bu iki verinin
oluşturduğu görüntülerin üst üste yerleştirilmesi ile hem anatomik hem de
fonksiyonel olarak çok faydalı bilgiler veren füzyon görüntüleri oluşturulabiliyor.
SPECT/CT veya
SPECT/BT
PET/CT |
İki dedektörlü
bir gama kamera ile tomografi cihazının birleştirilmesi ile oluşan bu cihaz
sayesinde gama kamera görüntüleri ile tomografi görüntüleri birleştirilerek
fizyolojik ve anatomik olarak tatmin edici görüntüler ve sonuçlar alınabiliyor.
PET/MR
SPECT/CT |
Nispeten daha
yeni olan bu cihaz kombinasyonunda da tomografi cihazının yerini MR cihazı
alıyor ama prensip hep aynı. Nükleer tıp cihazı fonksiyonları, diğer cihaz (MR), özellikle yumuşak doku tümörlerinde, PET’i tamamlayarak, füzyon görüntüleri elde ediliyor.
PET/MR |
Tomografi
(BT ya da CT)
Tomografi |
Tomografiler
temel olarak 2 boyutlu kesitler oluştururlar. Temel çalışma prensibi, aynen
dijital röntgen gibi bir x-ışını kaynağı ve dedektörlerin görüntüyü oluşturması
olmakla birlikte, tomografilerde hem x-ışını, hem de dedektörler hastanın
etrafında 360 derece döner. Yüzlerce kiloluk tüp ve dedektör düzeneğinin
hastanın çevresinde saniyede 2-3 tur döndüğü modern çok kesitli tomografileri
kapağı açıkken izlerseniz, muhtemelen içine girmek istemezsiniz. Ama elbette
tüm güvenlik önlemleri alınmıştır.
İlk nesil
tomografilerde tüp ve dedektör düzeneğinin her bir tur dönüşünde bir kesit
alınabilmekteydi. Spiral tomografi tekniği ile, her kesit alındıktan sonra masa
bir miktar kaydırılarak arka arkaya kesitler alınabiliyordu. Bu yöntemde belli
bir alanın taranabilmesi için çok fazla kesit alınması ve oldukça da fazla
x-ışınına maruz kalma durumu vardı. Yeni nesil tomografilerde ise, detektör
sıralarının sayısı arttırılarak bir dönüşte birden fazla kesit alınması
sağlanıyor. Kesit sayısı 2,4,8,16,64 derken 128, 256 ve fazlasına ulaştı. Bir
dönüşte bu kadar çok kesit alınabilmesi yepyeni uygulamalara da yol gösterdi.
Örneğin hareketli bir organ olan kalbi az kesitli bir tomografide çekerseniz,
siz bir sonraki kesidi alana kadar kalp bir miktar kımıldamış olacağından
düzgün bir görüntüleme yapmanız imkansızdır. Yeni nesil tomografiler ise her
dönüşte çok sayıda kesit alabildiği için, bir dönüşte kalbin tamamını
görüntüleyebiliyor. Üstelik, kalbin görüntülenmesini çok kısa süre hareketsiz
kaldığı dinlenme evresine denk getirerek daha da iyi sonuçlar elde edebiliyorlar.
Böylece kalp anjiyosunu tomografi ile yapmak mümkün oluyor.
Alınan 2 boyutlu
kesitler daha sonra tomografinin iş istasyonunda birleştirilerek çekilen
organın üç boyutlu görüntüleri oluşturuluyor.
Ultrason cihazı
(ultrasound=duyma frekansının üzeri), megahertz seviyesinde bir ses dalgasının
dokuya gönderilip, geri gelen yankılardan görüntü oluşturmaya yarayan bir
tekniktir. Ses dalgaları kullanması ile diğer tüm görüntüleme tekniklerine göre
farklı bir yerdedir.
Genelde ultrason
denildiğinde herkesin aklına anne karnında görüntülenen bebek gelmekle
birlikte, kullanım alanı çok daha geniştir. İç organların, kalbin, göğüslerin ,
kasların, damarların görüntülenmesi de uygulamalarından bazılarıdır. Ultrason
MR ve BT gibi görüntüleme yöntemlerine göre nispeten daha az anatomik detay
gösterebilmesine rağmen bazı avantajları dolayısı ile tercih edilebilmektedir.
Örneğin hareketli organların gerçek zamanda izlenmesi, damarların içinde akan
kanın izlenebilmesi, radyasyon yaymadığı için anne karnında bebek izlenmesi
gibi. Herhangi bir yan etkisinin olmaması, nispeten daha ucuz olması da
avantajlarındandır. Ayrıca taşınabilir bir cihaz olduğu için, yoğun bakım gibi
hastanın yer değiştirmesinin mümkün olmadığı yerlerde de kullanım alanı
bulmaktadır.
Ekokardiyografi
Ultrason cihazı
kalp görüntülemede kullanıldığında ekokardiyografi olarak anlandırılmaktadır.
Ekokardiyografi, kalbin detaylı incelenmesinde, odacıklarının, kapakçıkların ve
kalbin genel fonksiyonlarının değerlendirilmesinde çok yararlı bilgiler
vermektedir. Tüm bu detayların görüntülenmesi için 2D, 3D ve Doppler
görüntüleme teknikleri kullanılır.
Ekokardiyografi,
taşınabilirlik ve uygulama çeşitliliği nedeni ile dünyada en çok kullanılan
görüntüleme cihazlarından biridir. Özellikle acil vakalarda taşınabilirliği ve
görüntüleme hızı dolayısı ile tercih edilmektedir.
Medikal
Verilerin İşlenmesi
Modern
görüntüleme cihazlarında, özellikle PET, PET/BT, MR ve BT’de üretilen veri
miktarı çok büyük miktarlara ulaşmaktadır.
Eskiden sadece iki boyutlu görüntü üreten bu cihazlar, artık güçlü iş
istasyonlarının yardımı ile, bu büyük miktarda veri ile 3 boyutlu ve çok daha
detaylı görüntüler üretiyorlar. Bu miktarda verinin ve görüntülerin saklanması
ve iletilmesi, ayrıca değişik görüntüleme cihazlarının birbiri ile haberleşmesi
özel protokoller ve dosya biçimleri gerektiriyor. Bu özel protokol ve
sistemlerin en önemlileri şöyle sıralanabilir;
DICOM (Digital Imaging
and Communications in Medicine – Tıpta Sayısal Görüntüleme ve İletişim),
medikal görüntülerin işlenmesi, saklanması taşınması ve yazdırılması için özel
olarak tasarlanmış bir protokoldür. DICOM formatı sayesinde medikal cihazlar
arasında sadece görüntüler değil, hasta bilgileri de taşınabilmektedir.
PACS (Picture
Archiving and Communication System - Görüntü Arşivleme ve İletişim Sistemi)
görüntülerin saklanması, geri çağrılması, dağıtımı ve gösterilmesi için
kullanılan yazılım ya da ağlara verilen isimdir. Medikal görüntüler DICOM
formatında saklanır. PACS sistemlerinin iki büyük faydası vardır; filme basmayı
azaltmak, hatta ortadan kaldırmak ve görüntülere uzaktan erişim.
PACS sistemleri;
Hastane Bilgi Sistemleri (HIS) ve Radyoloji Bilgi Sistemleri (RIS) ile çalışarak,
görüntüler ile hasta bilgilerini birleştirip tam entegre sağlık sistemleri
oluşturmaktadır.
Son zamanlarda
PACS ve RIS sistemlerini bulut üzerinde kullanmak eğilimi artış göstermektedir.
Terabayt seviyelerini zorlayıp Petabayt’lara çıkan medikal veriler ile en iyi
başa çıkmanın yolu bulut sistemleri olacak gibi görünüyor.
Tıbbi Görüntüleme Nedir?
Reviewed by Fırat Tarman
on
Kasım 09, 2013
Rating: