Günümüzden 50 yıl sonra ortaya çıkacak mucize teknolojiler - geleceğin evi
Şu anda kullandığımız teknolojilerin çoğu 50 yıl önce hayal dahi edilemiyordu. Teknolojik gelişmenin hızı aynı şekilde devam ederse, bir sonraki 50 yılı hayal etmek de zor olacak gibi duruyor. Biz yine de 50 yıl sonrasına hayali bir yolculuk yapalım ve geleceğin ev hayatını görelim.
Not : Yazıyı başından sonuna doğru okumanızı tercih ederim ama, okurken tuhaf bir hisse kapılırsanız, önce son paragrafı okumanız faydalı olabilir.
Geleceğin evine ziyaretimizde ilk dikkatimizi çeken şey, evin mimarisi. Ev çok daha basit ve işlevsel, ayrıca günümüzdeki evlerden çok daha renkli görünüyor. Giriş kapısına yaklaştığımızda, evin hanımının yüzü kapıdaki bir ekranda beliriyor. Kendisi o sırada mutfakta. Kapı kendiliğinden açılıyor ve içeri giriyoruz. Kapıdan girişte hafif bir gıdıklanma hissediyoruz. Oturma odasının tavanının her tarafı yumuşak ve gölge yapmayan bir ışık ile aydınlatılmış. Ev sahibemize 50 yıl sonrasının evini görmek için geldiğimizi anlatıyor ve evindeki teknolojileri bize tanıtmasını rica ediyoruz.
"Elbette" diyor ev sahibemiz. "Size evi dolaştırayım. Bu arada sorularınız olursa cevaplamaya hazırım".
"Başlangıç olarak şunu sorayım; kapıya geldiğimizde kapıya vurmadık ya da bir zili çalmadık ama, siz bizi içeri davet ettiniz".
"Bu çok basit" diyor ev sahibemiz. "Ön kapıya yaklaştığınızda bir sensör varlığınızı farketti ve mutfakta bir uyarı sinyali öttü". Görüntülü televizyonu açıp sizi gördüm ve sizinle konuştum. İçeri girmenizi söylediğimde elektronik kodlu bir cihaz kapı kilidini ve kapıyı açtı".
"İçeri girdiğimizde ışıklar otomatik yandı. Ayrıca kapıdan girerken hafif bir gıdıklanma hissettik".
Ev sahibemiz gülümsüyor. "Evimizin tüm ışıkları başka bir elektronik cihaz tarafından kontrol ediliyor. Işığa ve harekete duyarlı devreler, içeri biri girdiğinde, dışarısı karanlık ise ışıkları yakıyor. Oda boşalınca ışıklar da otomatik olarak sönüyor. Hissettiğiniz gıdıklanma ise kapıdaki ultrasonik bir engelden geliyor. Bu görünmez engel, kapı açıkken böcek ve sineklerin içeri girmesini önlüyor."
Oturma odasında televizyon ya da radyo göremiyoruz.
"Televizyonunuz yok mu?"
"Elbette var. Duvarda gördüğünüz tablo, aslında bir televizyon. Kullanmadığımız zamanlarda tablo oluyor. Kontrolleri de kenarlarında."
Tuşlara dokunduğunda tablo yok oluyor ve televizyon yayını ekranda beliriyor. Görüntü tam renkli ve üç boyutlu görünüyor. Ses sanki ekranın birçok noktasından aynı anda çıkıyor.
"Gördüğünüz gibi, televizyon alıcısı sadece birkaç santim kalınlığında. Ayrıca kayıt özelliği de var. İstediğiniz programı sonradan tekrar seyredebilirsiniz. Ayrıca biz bu ekranı gazete ve dergi okumak için de kullanıyoruz."
"Nasıl yani?"
"Abonesi olduğumuz dergiler ve gazeteler geliyor ve kaydediliyor. Eski ya da yeni hangi sayıyı isterseniz bulup bakabiliyorsunuz". Okumak istenen konuyu sesli olarak söylemek yeterli."
"Ya telefonlar?"
"Klasik telefonları kullanmıyoruz artık. Karşılıklı görüntülü iletişim araçlarımız var. Ayrıca, bireysel haberleşme cihazlarımız da var".
Bize, sigara paketi boyutunda bir cihaz gösteriyor. Cihazın bir yüzeyinde ekran, yan tarafında ise tuşlar var.
"Bu cihaz hem telefon, hem küçük bir TV alıcısı, hem de ses kaydedici içeriyor. İçindeki nükleer pil sayesinde şarja ihtiyacı yok. Benzer bir cihaza sahip dünyadaki herkesle görüşebilirsiniz. Tabii ki bir operatöre bağlı olmak şartı ile. Bu cihaz ile renkli televizyon yayınlarını izleyebilir ve ses kaydı da yapabilirsiniz. Yani bu bir telefon, radyo, televizyon ve not defteri.
Bireysel haberleşme cihazını ev sahibemize teslim ediyoruz. "Odanızın havası çok hoş, klimanız mı var?"
"Evet. Bütün ev klimalı. Oda sıcaklıkları ve nem, elektronik kontrol devreleri ile önceden ayarlanan değerlerde tutuluyor. Her odanın sıcaklığını diğerlerinden bağımsız olarak ayarlamamıza olanak veren düğmelerimiz var. Mesela eşim çalışma odasını diğer odalardan biraz daha serin tutuyor, çünkü orada fiziksel aktivite de yapıyor. Elektronik toz tutucular havadaki tozları yok ederken, ultraviyole ile de mikroplar öldürülüyor. Bu sayede çok nadir temizlik yapmam gerekiyor.
Ev klimalı da olsa, bazen camları da açmamız gerekiyor elbette. Camlar da otomatik olarak kontrol ediliyor. Kuvvetli bir rüzgar çıktığında, yağmur yağdığında ya da dış sıcaklık belli değerlerin dışına çıktığında camlar otomatik kapanıyor. Ayrıca aşırı güneş ışığının içeri girmesini önleyen, otomatik ayarlanabilir filtrelerimiz de var."
"Ya mutfağınız?"
"Elbette, mutfağı da göstereyim"
Işıklandırılması ve duvar renkleri çok iyi ayarlanmış olan mutfağa giriyoruz. Ortalıkta alışılagelmiş mutfak gereçleri görünmüyor.
Duvarda bir kabini göstererek, "bu fırın" diyor ev sahibemiz. "Yemeklerimizi yüksek frekanslı radyo dalgaları ile pişiriyoruz. Ocakta pişirmek için de yüksek frekanslı indüksiyon ocaklarımız var. Sadece kabı ısıtıyor. Gelin, göstereyim."
Bir kabinden aldığı tavayı ocağın üzerine koyuyor. Sonradan buzdolabı olduğunu anladığımız başka bir kabinden aldığı hazır kesilmiş bir parça tereyağını da tavaya atıyor. Ocağın yanındaki düğmeye basar basmaz tava hızlıca ısınıyor ve yağı eritiyor.
"Mutfağımdaki tek elektronik ürün ocak değil. Ultrasonik bulaşık makinam en yağlı bulaşıkları bile tertemiz yıkıyor. Sterilizasyon makinam ile sıkıca kapattığım kapları sterilize edip,içindekileri konserve formunda uzun süre koruyabiliyorum."
"Bu kadar fazla elektrikli ve elektronik cihaz ile elektrik faturanız çok yüklü olmalı!"
"Tam tersine, hiç para ödemiyoruz! Çatımızdaki güneş panelleri ile elde edilen elektrik özel ünitelerde saklanarak evin kullanımına sunuluyor. Bazı evlerde ise minik nükleer santrallar ile elektrik üretiliyor. Küçük ev aletlerimizin çoğunda minik nükleer piller olduğu için onlar zaten kullanım ömürleri boyunca enerjiye ihtiyaç duymuyor. Sonuçta elektrik üreticileri ile bir işimiz yok."
"Eviniz çok iyi bir elektronik donanıma sahip. Bu sadece sizin evinize özel bir durum mu, yoksa heryer mi böyle?"
"Heryer. Elektronik bir dünyada yaşıyoruz artık. Elektronik, evimizde, işimizde, okullarda ve aklınıza gelen her yerde yaşamımızda. Örneğin fotoğrafçılık hobiniz varsa, elektronik kameralarımızı seveceksiniz. Cebinize sığacak kadar küçükler ve renkli resimleri band üzerine kaydedebiliyorlar. Film banyo etmek tarihe karıştı. Fotoğrafı çeker çekmez görebiliyorsunuz. Fotoğraf makinası resimleri duvara yansıtabiliyor. Ya da içindeki bandı çıkarıp televizyonda da fotoğraflara bakabiliyorsunuz.
Ulaşımda da elektronik çok kullanılıyor. Eşimin ofisine gitmek isteseydiniz, sizi elektronik olarak kontrol edilen otokopter'e bindirecektim"
"Otokopter de nedir?"
"Otokopter, bizim temel ulaşım aracımız. Otomobil ile sizin zamanınızdaki helikopterin bir karışımı olarak düşünebilirsiniz. Çoğu uçuşu elektronik olarak gerçekleşiyor, bir sürücüye ya da pilota ihtiyacı yok. Eşim ofise gitmek için otokoptere biniyor ve sadece bir düğmeye basıyor. Daha sonra isterse televizyon seyrediyor, isterse gazete okuyor ya da sadece dinleniyor. Otokopter tüm yolu otomatik olarak, trafik kurallarına uygun ve çarpışma önleyici sistemler ile güvenli olarak gidip, işyerine kendi kendine park ediyor."
"Çevrenizdeki bu mucizevi teknoloji sizi hiç şaşırtmıyor mu?"
"Sizin zamanınızda otomobiller, uçaklar ya da televizyon nasıl sıradan şeyler ise, bizim zamanımızda da elektronik kontrollü tüm bu teknolojiler çok sıradan."
"Sanırım gitme vaktimiz geldi"
"Peki. Tekrar gelirseniz, eşimin ofisini, fabrikalarımızı ve okullarımızı da gezmenizi öneririm. Onları da çok ilginç bulacağınıza eminim."
Kendi zamanımıza döndüğümüzde, neler gördüğümüzü kendimizce yorumlamaya çalışıyoruz. Sanırım bu teknolojilerin ataları şu anda elimizde mevcut. Cep radyolarımız, cep kayıt cihazlarımız var. Güneş pili ve nükleer pil yapmak için çalışıyoruz. Televizyon programlarını banda kaydetmeye başladık. Dev bilgisayarlarımız, insan beyninin kapasitesinin çok çok üzerine çıktı. Belki de çok fazla geleceğe gitmemişizdir?
Yazıyı buraya kadar sabırla okuduysanız, tuhaflıkları sezmişsinizdir. "Gelecek teknolojisi" denilen şeylerin çoğuna zaten sahibiz, "şimdiki teknolojimiz" de yazdığım kadar geri kalmış değil. Kesinlikle öyle, çünkü bu yazıyı ben yazmadım! Yukarıdaki yazıyı nostaljik dergi okuma turlarım sırasında buldum. Bu yazı, Amerika'da yayınlanan Popular Electronics dergisinin Mart 1955 tarihli sayısından alınma. 1955'te yazılan bu yazıda, 50 yıl sonrasının, yani 2005 yılının teknolojisini tahmin etmeye çalışmışlar. Bir kısım tahminler başarılı olsa da (cep telefonu benzeri cihazlar, panel televizyonlar, mikrodalga vd.), henüz otokopterlerimiz (en azından yaygın kullanımda) yok, nükleer pilleri de henüz yap(a)madık. Cesurca bir deneme olduğunu kabul etmek lazım. Günümüzde, özellikle de son 20-30 yıldaki teknolojinin gelişme hızına bakarsak, 2065 yılı için ne kadar sağlıklı tahminler yapabilirim, inanın bilemiyorum :)
Not : Yazıyı başından sonuna doğru okumanızı tercih ederim ama, okurken tuhaf bir hisse kapılırsanız, önce son paragrafı okumanız faydalı olabilir.
Geleceğin evine ziyaretimizde ilk dikkatimizi çeken şey, evin mimarisi. Ev çok daha basit ve işlevsel, ayrıca günümüzdeki evlerden çok daha renkli görünüyor. Giriş kapısına yaklaştığımızda, evin hanımının yüzü kapıdaki bir ekranda beliriyor. Kendisi o sırada mutfakta. Kapı kendiliğinden açılıyor ve içeri giriyoruz. Kapıdan girişte hafif bir gıdıklanma hissediyoruz. Oturma odasının tavanının her tarafı yumuşak ve gölge yapmayan bir ışık ile aydınlatılmış. Ev sahibemize 50 yıl sonrasının evini görmek için geldiğimizi anlatıyor ve evindeki teknolojileri bize tanıtmasını rica ediyoruz.
"Elbette" diyor ev sahibemiz. "Size evi dolaştırayım. Bu arada sorularınız olursa cevaplamaya hazırım".
"Başlangıç olarak şunu sorayım; kapıya geldiğimizde kapıya vurmadık ya da bir zili çalmadık ama, siz bizi içeri davet ettiniz".
"Bu çok basit" diyor ev sahibemiz. "Ön kapıya yaklaştığınızda bir sensör varlığınızı farketti ve mutfakta bir uyarı sinyali öttü". Görüntülü televizyonu açıp sizi gördüm ve sizinle konuştum. İçeri girmenizi söylediğimde elektronik kodlu bir cihaz kapı kilidini ve kapıyı açtı".
"İçeri girdiğimizde ışıklar otomatik yandı. Ayrıca kapıdan girerken hafif bir gıdıklanma hissettik".
Ev sahibemiz gülümsüyor. "Evimizin tüm ışıkları başka bir elektronik cihaz tarafından kontrol ediliyor. Işığa ve harekete duyarlı devreler, içeri biri girdiğinde, dışarısı karanlık ise ışıkları yakıyor. Oda boşalınca ışıklar da otomatik olarak sönüyor. Hissettiğiniz gıdıklanma ise kapıdaki ultrasonik bir engelden geliyor. Bu görünmez engel, kapı açıkken böcek ve sineklerin içeri girmesini önlüyor."
Oturma odasında televizyon ya da radyo göremiyoruz.
"Televizyonunuz yok mu?"
"Elbette var. Duvarda gördüğünüz tablo, aslında bir televizyon. Kullanmadığımız zamanlarda tablo oluyor. Kontrolleri de kenarlarında."
Tuşlara dokunduğunda tablo yok oluyor ve televizyon yayını ekranda beliriyor. Görüntü tam renkli ve üç boyutlu görünüyor. Ses sanki ekranın birçok noktasından aynı anda çıkıyor.
"Gördüğünüz gibi, televizyon alıcısı sadece birkaç santim kalınlığında. Ayrıca kayıt özelliği de var. İstediğiniz programı sonradan tekrar seyredebilirsiniz. Ayrıca biz bu ekranı gazete ve dergi okumak için de kullanıyoruz."
"Nasıl yani?"
"Abonesi olduğumuz dergiler ve gazeteler geliyor ve kaydediliyor. Eski ya da yeni hangi sayıyı isterseniz bulup bakabiliyorsunuz". Okumak istenen konuyu sesli olarak söylemek yeterli."
"Ya telefonlar?"
"Klasik telefonları kullanmıyoruz artık. Karşılıklı görüntülü iletişim araçlarımız var. Ayrıca, bireysel haberleşme cihazlarımız da var".
Bize, sigara paketi boyutunda bir cihaz gösteriyor. Cihazın bir yüzeyinde ekran, yan tarafında ise tuşlar var.
"Bu cihaz hem telefon, hem küçük bir TV alıcısı, hem de ses kaydedici içeriyor. İçindeki nükleer pil sayesinde şarja ihtiyacı yok. Benzer bir cihaza sahip dünyadaki herkesle görüşebilirsiniz. Tabii ki bir operatöre bağlı olmak şartı ile. Bu cihaz ile renkli televizyon yayınlarını izleyebilir ve ses kaydı da yapabilirsiniz. Yani bu bir telefon, radyo, televizyon ve not defteri.
Bireysel haberleşme cihazını ev sahibemize teslim ediyoruz. "Odanızın havası çok hoş, klimanız mı var?"
"Evet. Bütün ev klimalı. Oda sıcaklıkları ve nem, elektronik kontrol devreleri ile önceden ayarlanan değerlerde tutuluyor. Her odanın sıcaklığını diğerlerinden bağımsız olarak ayarlamamıza olanak veren düğmelerimiz var. Mesela eşim çalışma odasını diğer odalardan biraz daha serin tutuyor, çünkü orada fiziksel aktivite de yapıyor. Elektronik toz tutucular havadaki tozları yok ederken, ultraviyole ile de mikroplar öldürülüyor. Bu sayede çok nadir temizlik yapmam gerekiyor.
Ev klimalı da olsa, bazen camları da açmamız gerekiyor elbette. Camlar da otomatik olarak kontrol ediliyor. Kuvvetli bir rüzgar çıktığında, yağmur yağdığında ya da dış sıcaklık belli değerlerin dışına çıktığında camlar otomatik kapanıyor. Ayrıca aşırı güneş ışığının içeri girmesini önleyen, otomatik ayarlanabilir filtrelerimiz de var."
"Ya mutfağınız?"
"Elbette, mutfağı da göstereyim"
Işıklandırılması ve duvar renkleri çok iyi ayarlanmış olan mutfağa giriyoruz. Ortalıkta alışılagelmiş mutfak gereçleri görünmüyor.
Duvarda bir kabini göstererek, "bu fırın" diyor ev sahibemiz. "Yemeklerimizi yüksek frekanslı radyo dalgaları ile pişiriyoruz. Ocakta pişirmek için de yüksek frekanslı indüksiyon ocaklarımız var. Sadece kabı ısıtıyor. Gelin, göstereyim."
Bir kabinden aldığı tavayı ocağın üzerine koyuyor. Sonradan buzdolabı olduğunu anladığımız başka bir kabinden aldığı hazır kesilmiş bir parça tereyağını da tavaya atıyor. Ocağın yanındaki düğmeye basar basmaz tava hızlıca ısınıyor ve yağı eritiyor.
"Mutfağımdaki tek elektronik ürün ocak değil. Ultrasonik bulaşık makinam en yağlı bulaşıkları bile tertemiz yıkıyor. Sterilizasyon makinam ile sıkıca kapattığım kapları sterilize edip,içindekileri konserve formunda uzun süre koruyabiliyorum."
"Bu kadar fazla elektrikli ve elektronik cihaz ile elektrik faturanız çok yüklü olmalı!"
"Tam tersine, hiç para ödemiyoruz! Çatımızdaki güneş panelleri ile elde edilen elektrik özel ünitelerde saklanarak evin kullanımına sunuluyor. Bazı evlerde ise minik nükleer santrallar ile elektrik üretiliyor. Küçük ev aletlerimizin çoğunda minik nükleer piller olduğu için onlar zaten kullanım ömürleri boyunca enerjiye ihtiyaç duymuyor. Sonuçta elektrik üreticileri ile bir işimiz yok."
"Eviniz çok iyi bir elektronik donanıma sahip. Bu sadece sizin evinize özel bir durum mu, yoksa heryer mi böyle?"
"Heryer. Elektronik bir dünyada yaşıyoruz artık. Elektronik, evimizde, işimizde, okullarda ve aklınıza gelen her yerde yaşamımızda. Örneğin fotoğrafçılık hobiniz varsa, elektronik kameralarımızı seveceksiniz. Cebinize sığacak kadar küçükler ve renkli resimleri band üzerine kaydedebiliyorlar. Film banyo etmek tarihe karıştı. Fotoğrafı çeker çekmez görebiliyorsunuz. Fotoğraf makinası resimleri duvara yansıtabiliyor. Ya da içindeki bandı çıkarıp televizyonda da fotoğraflara bakabiliyorsunuz.
Ulaşımda da elektronik çok kullanılıyor. Eşimin ofisine gitmek isteseydiniz, sizi elektronik olarak kontrol edilen otokopter'e bindirecektim"
"Otokopter de nedir?"
"Otokopter, bizim temel ulaşım aracımız. Otomobil ile sizin zamanınızdaki helikopterin bir karışımı olarak düşünebilirsiniz. Çoğu uçuşu elektronik olarak gerçekleşiyor, bir sürücüye ya da pilota ihtiyacı yok. Eşim ofise gitmek için otokoptere biniyor ve sadece bir düğmeye basıyor. Daha sonra isterse televizyon seyrediyor, isterse gazete okuyor ya da sadece dinleniyor. Otokopter tüm yolu otomatik olarak, trafik kurallarına uygun ve çarpışma önleyici sistemler ile güvenli olarak gidip, işyerine kendi kendine park ediyor."
"Çevrenizdeki bu mucizevi teknoloji sizi hiç şaşırtmıyor mu?"
"Sizin zamanınızda otomobiller, uçaklar ya da televizyon nasıl sıradan şeyler ise, bizim zamanımızda da elektronik kontrollü tüm bu teknolojiler çok sıradan."
"Sanırım gitme vaktimiz geldi"
"Peki. Tekrar gelirseniz, eşimin ofisini, fabrikalarımızı ve okullarımızı da gezmenizi öneririm. Onları da çok ilginç bulacağınıza eminim."
Kendi zamanımıza döndüğümüzde, neler gördüğümüzü kendimizce yorumlamaya çalışıyoruz. Sanırım bu teknolojilerin ataları şu anda elimizde mevcut. Cep radyolarımız, cep kayıt cihazlarımız var. Güneş pili ve nükleer pil yapmak için çalışıyoruz. Televizyon programlarını banda kaydetmeye başladık. Dev bilgisayarlarımız, insan beyninin kapasitesinin çok çok üzerine çıktı. Belki de çok fazla geleceğe gitmemişizdir?
Yazıyı buraya kadar sabırla okuduysanız, tuhaflıkları sezmişsinizdir. "Gelecek teknolojisi" denilen şeylerin çoğuna zaten sahibiz, "şimdiki teknolojimiz" de yazdığım kadar geri kalmış değil. Kesinlikle öyle, çünkü bu yazıyı ben yazmadım! Yukarıdaki yazıyı nostaljik dergi okuma turlarım sırasında buldum. Bu yazı, Amerika'da yayınlanan Popular Electronics dergisinin Mart 1955 tarihli sayısından alınma. 1955'te yazılan bu yazıda, 50 yıl sonrasının, yani 2005 yılının teknolojisini tahmin etmeye çalışmışlar. Bir kısım tahminler başarılı olsa da (cep telefonu benzeri cihazlar, panel televizyonlar, mikrodalga vd.), henüz otokopterlerimiz (en azından yaygın kullanımda) yok, nükleer pilleri de henüz yap(a)madık. Cesurca bir deneme olduğunu kabul etmek lazım. Günümüzde, özellikle de son 20-30 yıldaki teknolojinin gelişme hızına bakarsak, 2065 yılı için ne kadar sağlıklı tahminler yapabilirim, inanın bilemiyorum :)
Günümüzden 50 yıl sonra ortaya çıkacak mucize teknolojiler - geleceğin evi
Reviewed by Fırat Tarman
on
Mayıs 06, 2015
Rating:
Hiç yorum yok: